>

DİĞER HABERLER

Metropol Yalnızlığı…

"...her bir kaldırım taşında giderek uzaklaşan, giderek “aynı”laşan silik hayatlar…" Şahin Gültepe "Aşk Olsun" köşe yazılarıyla Cosmoturk'te... Okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
Metropol Yalnızlığı…

İnsanlar mı giderek yalnızlaşıyor, yoksa gün geçtikçe kalabalıklaşan kentler mi?.. Cevap her ikisi de... Sokaklarda aynı kaldırım çizgisinde yürüyen hayat çizgisi farklı insanlar, her bir kaldırım taşında giderek uzaklaşan, giderek “aynı”laşan silik hayatlar…

Bir de kent kültürünün, insanı yalnızlaştıran olmazsa olmaz dayatmaları, rutinleri vardır.

Asansörler de bunlardan biri… 5-6 kişinin doluştuğu bu “anlık yolculuklar”, bize ‘Kimseyle haşır-neşir olma, kimseyle konuşma!’ kuralını hatırlatır. Oysa hepi topu 30 saniyelik bu arada bakacak bir yer, uğraşacak bir meşgale de yoktur; yanıp sönen ışıklardan, görünüp kaybolan kat kapılarından başka…

Haberleri sunan spikerlerin yüz ifadesine benzer bir ifadeyle aşılmaya çalışılıyor 30 saniyelik zaman(lar); soğuk, hissiz, donuk ve alabildiğine pervasız bir suratla…

Hele asansörde sadece iki kişi varsa; o kısacık zaman daha da uzuyor, saniyeler dakikalara (ç)evriliyor. Göz göze gelmemek için büyük çaba sarf ediliyor, gözler kaçırılıyor... Belki de birbirini göremeyen bu iki insan aynı iş yerinde, aynı katta çalışıyor. Ve belki de yıllardır biteviye karşılaşmalarına rağmen bu yakın mesafe onları olabildiğince uzaklaştırıyor. (Belki de bu duyguları anlamak için “Asansör” filmini izlemek gerekir).

Bu kadar dar alanda oluşan bir topluluk için ne kadar da çelişkili bir sessizlik..

Artık büyük işyerlerinde “çaycı”, ya da mesleki jargonuyla söyleyecek olursak “çay ocağı” isimlerini duymaz olduk. Yerine son teknolojiyle üretilmiş; her işi kararında ve zamanında yapan; fakat konuşamayan, hissedemeyen çay-kahve makineleri çıktı. Daha kullanışlı, daha hesaplı olmalarına rağmen insan ilişkilerini öldürüyor ne yazık ki…

Saatlerce alış-veriş merkezlerinde vakit geçirmemize rağmen tek kelime konuşamıyoruz. Kasiyerin ifadesiz bir suratla karşıladığı “hoş geldiniz” ile yine aynı ifadeyle uğurladığı “güle güle” gibi ‘zoraki’ konuşmalardan başka…

‘Para’ ile ‘eşya’ arasında sıkışan/hırpalanan/örselenen insan ilişkileri…

Kentlinin gösterişli yalnızlığı!...

Geçenlerde gazetelerin birinde bir fotoğrafa rastlamıştım. Amerika’nın bir eyaletinde bir ‘cafe’de çekilmişti fotoğraf. Masada oturanlar, muhtemelen iki aşık, ya da iki arkadaştı. İkisi de önlerindeki dizüstü bilgisayarlarla meşguldüler. Birbirleriyle ilgilenmeyen bu iki aşığın sevgilerini ve dikkatlerini verdikleri şey bilgisayar ekranıydı. Belki de ikisi de sanal ortamda chat yapıyorlardı; gerçek hayatta bulamadıkları mutluluğu yakalamak için…

Vesaire…

* * *

Kimsenin kimseyi tanımak için çaba sarf etmediği bir düzende yaşıyoruz. Bırakın aynı mahalleyi, aynı sokağı; aynı apartmanda, hatta aynı katta karşı karşıya yaşayan iki ‘komşu’nun birbirini tanımaması sizce de garip değil mi?..

Metropol manzaraları ile ilgili bu küçük ayrıntılar daha da uzatılabilir…

Ama esas yalnızlık içimizde.. derinlerde bir yerde…

Akıl, bilgi, kültür, sosyal ve ekonomik seviyelerimiz farklı olmalarına rağmen duygu dünyalarımız neden bu kadar benzer?.. Hepimiz aynı duygunun peşinde değil miyiz?..

Sevginin, aşkın…

Peki bu uzaklaşma neden?

NEDEN?..

NOT: Bundan böyle haftada bir gün bu sayfada, bu köşede, bu çatı altında birlikte olacağız.. İşte tam da bu noktadan; aşkın, sevginin, yaşamın kıyılarına uğrayıp; günlük hayata, popüler kültüre (belki de kültürsüzlüğe) kıyısından kenarından fırça darbeleri vurmaya çalışacağız…

Tüm bu duyguların getirdiği içtenlikle hepinize yürekten bir MERHABA…

Şahin Gültepe
s.gultepe@tnn.net


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>