>

DİĞER HABERLER

Kanserle tanışma

"Kanserle küçük yaşta tanıştım. Tanıdığım ilk kanser hastası anneannemin annesiydi." Mürsel Sezen'in yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Kanserle tanışma

Kanserle küçük yaşta tanıştım. Tanıdığım ilk kanser hastası anneannemin annesiydi. Çok dindardı, üç ayları tutardı, annem oruç tutmaması için ona çok dil döktü ama hasta yatağında bile vazgeçmedi bundan. 82 yaşında mide kanserinden öldü.

Dedem tanıdığım ikinci kanser vakasıydı. Onları ziyarete gittiğimiz bir gün gömleğini yukarı sıyırıp anneme “baksana midemde ne var” dedi. Gayri ihtiyari ben de baktım. Midesinin üzerinde bir yumru fırlamıştı dışarı... Annem gülümseyerek “Bir şeyin yok, ben sana ilaç getiririm” dedi.
Kapıdan çıkarken nesi olduğunu ben de sordum. “Kanser olmuş, ölecek” dedi. Ayakkabılarımı bağlarken dedeme son bir kez baktım. Hakikaten onu son görüşüm oldu bu... Dedem kısa bir süre sonra öldü, o da mide kanseriydi.

Annemden dolayı sürekli hastaneden çıkmıyordum ya, Piraye hanımla da burada tanıştım. Tanıştığımızda 36 yaşındaydı, çok güleryüzlü ve sıcak bir insandı. Eşiyle o kadar uyumlulardı ki onları saatlerce hayran hayran izleyebilirdim. Zaten onların sevgisi, uyumu herkes tarafından konuşulan bir şey olup çıkmıştı.
Sonra kulaktan kulağa şu fısıldandı. “Piraye kanser, 6 aylık ömrü kaldı”
Doktor, eşi Metin beye bunu söylemiş ve Piraye hanımdan gizlemesi gerektiğini özellikle belirtmişti. Odalarına girdiğimizde ağlıyorlardı, Metin bey dayanamamış eşine söylemişti ve birlikte şöyle dediler; “Biz bu hastalıkla savaşacağız ve kazanacağız.”

Kış başlıyordu ve palto almam gerekti, Piraye hanım dikiş dikmeyi çok seviyordu, “hastaneden çıkınca sana kırmızı bir palto dikeceğim” diyordu.
Haftasonu alış verişe çıktığımızda palto almama konusunda ayak diredim.
Annem; “alalım paltoyu, hastaneden çıkamayacak, çıksa bile dikecek kadar iyi olmayacaktır” dedi. Yelkenlerimi suya indirdim.
Piraye üstümdeki siyah paltoyu görünce ağlamaya başladı.
“Ben dikecektim sana, hem de kırmızı bir tane.”
Paltom sanki sırtımda ona “öleceksin” mesajı taşıyan bir objeydi.

Piraye bir süre sonra hastaneden çıktı. Palto dikme fikrinden vazgeçip bana okul için bir Samsonite çanta ve bir Swatch saat aldı.
Kanserle doğal yollarla mücadele etmeye karar vermişlerdi ve sık sık dağ tepe gezmeye başladık. Sürekli otlar topluyor, kaynatıyor, içiyordu.
Mutlu haberi almıştık, vücudundaki kitle git gide küçülüyordu. Ben iyiden iyiye kurtulacağını düşünüyordum, o kadar dirençliydi ki.
Aradan üç yıl geçti, bir süre görüşmemiştik, bir gün evlerine gittik. Salondaki kanepede yatıyor, sürekli ağlıyordu ve mırıldanıyordu;
“Ben nerelere gidiyorum, ben nerelere gidiyorum, ben nerelere gidiyorum...”
Artık moral verme devresini aşmıştı, eşi Metin Bey’in saçları bembeyaz oluvermişti, acısından orada olduğumu bile fark edemiyordu.
Onu o halde gördüğümde bir anda yok olmak istedim. Gülümsemeye çalıştım ama boğazımda kocaman bir düğüm yutkunmamı engelliyordu, donup kalmıştım.
Annem bir iğne yaptı. Geçecek, demiyordu. “Ağrıların dinecek” diyordu.
39 yaşında öldü. O Swatch saati 10 yıl boyunca kolumda taşıdım. Ona her baktığımda Piraye’yi yad ettim. Onun direncini, eşine ve çocuklarına olan sevgisini, gülümseyişini...

Hayatınızda böyle bir gerçek yoksa onu yok saymak çok kolay fakat bir gün gene onunla karşılaştım.
Meslektaşımız Sibel Kalaycı kanser olmuştu, Çağdaş Gazeteciler Derneği ona bir moral gecesi düzenlemişti.
Tanışmıyorduk ama ona destek olabilmek için gittim.
“Kansere Gülümsemek” adlı kitabı yazmıştı, kitabı alıp okuyacaktım. Sibel kitabını imzalayarak verdi bana, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle...
Bu gülümseme beni şaşırttı, nasıl şaşırtmasın ki ölüme karşı gülümsüyordu.
Daha önceki deneyimlerim hiç de yaşamla bağlantılı değildi.
Fakat kitabıyla bambaşka bir bakış açısı kazandırdı bana...

Yarın: Kansere nasıl gülümsenebilirmiş?

Mürsel Sezen
msezen@boyut.com.tr


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>