İstanbul'da yalnız bir kadın olmak...
"Kışın gece yarısı bir tren garı ya da boş bir otoban kadar yalnızlık kokan bir hayat…" Yasemin Uludoğan'ın yeni yazısı...
Kışın gece yarısı bir tren garı ya da boş bir otoban kadar yalnızlık kokan bir hayat…
Sahilde, terkedilmiş o köşkün ihtişamlı yalnızlığı gibi…
Kaç erkek var bunun ne anlama geldiğini bilebilecek? Kaçının ruhu hala o kadar temiz?
Yok.
Böylesine kocaman böylesine kalabalık bir şehirde bir kadının kendisini yalnız hissetmesinin nasıl yüce, nasıl da yaşanmış bir hayatın eseri olduğunu anlayacak kaç ince ruhlu erkek kaldı İstanbul’da Attila İlhan’dan, Murathan Mungan’dan başka…
Nasıl kendini belli eder İstanbul’da yalnız bir kadın?
Tamircide, arabasının kaputunu açmış ustaya bir şeyler anlatırken… Bilgisayarcıdan boş cd ve USB kablo alırken… Elektrikçide üçlü priz seçerken… Bir kafede tek başına yemek yerken…Sinemadaki sağındaki ve solundaki boş koltukların ortasında film izlerken…Su tesisatçısına elektrikçiye dert anlatırken…Carrefour’ da matkapları incelerken… Balıkçıda en iyi balıkları seçerken
Bu kadar basit işte…
Bakarkörlerin bir adım önünde…
İstanbul’da yalnız bir kadın hem bir erkeğin doğası ve sosyal konumu itibariyle yapması gereken her tür işi kendi görür, hem de o erkeklerin kimi zaman aptal kimi zaman alaycı bakışlarına maruz kalır sanki boyundan büyük işlere kalkışıyormuş gibi…
O erkekler ki çoğu ışıltılı ayakkabılardan, parlak rujlardan yansıyan ışıklarla gözleri kamaşmış, ambalaja aldanmış, zincirlerinin farkında bile olmadan bir hayalin peşinden giderken, İstanbul’da yalnız bir kadını nasıl fark edebilsin ki?
Kimse bilmez İstanbul’da yalnız bir kadının mutsuzluğunu belli edemeyecek kadar gururlu olduğunu…
Aslında kalabalıktır etrafı, yakınan, gocunan, alınan, kızdıran, kızan, sevindiren, üzen, yardım isteyen…
Ama o derdini hep içinde misafir eder ya da kendi gibi birkaç arkadaşının kalbinde…
Ne de olsa o güçlüdür, o sağlamdır… Güzel yemek pişirir… Bize de pişirir…Güzel fal bakar bize de bakar… Balığın en iyisini o seçer… Bize de seçer… Filmden anlar… Bize de anlatır…
Ufak bir hata yaptığı zaman hayretler içinde bırakır insanları “Hele senin bunu yaptığına inanamıyorum” diye kendisinin bile ne olduğunu anlamadığı aptal ve bakarkör olanların tepkilerine maruz kalır…
Yeri geldi mi hükümet gibi kadındır… Alımlıdır… Beceriklidir… Yeteneklidir… Sanatçıdır…. Aşıktır… Evlidir…
AA bi arayalım bak o halleder kesin….
Ohoooo… O her şeyin üstesinden gelir canım siz ona bırakın…
Oysa mecazi de olsa gerçek de olsa yan komşudan gelecek bir tas çorba, “bir şeye ihtiyacın var mı” denilen o yapay,o sevimsiz ve samimiyetten uzak, o metazori cümle kullanılmadan karşılanan ufak bir ihtiyaç, küçücük bir sürpriz ona dünyalara bedeldir ya…
Kim anlayacak…. Kim görecek… Kim bilecek?
Ancak İstanbul’da bir başka yalnız kadın…
İstanbul’da yalnız bir kadın en güzel kadındır…
Çünkü onun bakışlarına yansır, şehrin büyüsü, denizi, kargaşası ve o uğultulu sesi…
İstanbul’da yalnız kadın en güçlü kadındır…
Çünkü onun omuzlarındadır yükü, yılların yıkamadığı yaşlı ve bilge şehrin…
İstanbul’da yalnız bir kadın en doğru kadındır…
Çünkü gözlerinin hemen arkasındadır, şehrin bilgeliği…
Ve insanlar bunun farkına varamıyorsa yalnızlıktır onun ruhunun tek ilacı…
O zaman bırakın o İstanbul’da yalnız bir kadın olmanın haklı onuruyla kalsın…
Anlayana…
Ve anlamayana…
Yasemin Uludoğan
yaseminabla@hotmail.com
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“30 Dakikada Bikini Giydiren Egzersizler”
“Yüz hatlarını yeniden çizmek artık mümkün”
“Ağlayan bebeğe nasıl davranmalı?”
“Çanakkale Yolun Sonu Vizyonda!”
“Altın Portakal’ın Uluslararası Jürisi Açıklandı”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32