Başıma gelene i-na-na-mı-yo-rum!!!
Dün akşam iş çıkışı Nişantaşı’na uğradım, maksat biraz vitrin bakmak, birkaç yeni kitap almak ve Lina’s da bir Mocha içmek … Tek kişilik ama keyifli bir akşam planıydı başlangıçta. Düşündüğüm gibi vitrinlere baktım, kitap aldım ve Lina’s a gittim. Buraya kadar herşey olağan ama bundan sonrası gerçekten olağanüstü!
Bir yandan kahvemi yudumlayıp, bir yandan da yeni aldığım kitaplardan birini inceliyordum ki kapıdan kim girsin??? Evet evet O…Oğuz’un ta kendisi. Kalakaldım tabi ilk anda. Sonra da heyecanlandım; Beklenmedik anda ortaya çıkan güzel adam, beni "güm güm" atan kocaman, kırmızı bir kalbe çevirmişti. Sonra ise heyecana öfke eklendi ve kuşku…Ankara’dan dönünce arayacağını söylemişti ama işte buradaydı ve kimbilir biraz sonra ,burada hangi fıstıkla buluşacaktı. Damarlarımda kan yerine kıskançlık dolaşmaya başlamıştı şimdi de…Bütün bu düşünceler jet hızıyla kafamdan geçerken, O bahçeye varmış ve beni görmüştü bile. Eminim o an çok tuhaf görünmüşümdür; elimde okumadığım bir kitap, önümde içmediğim bir kahve ile…O ise çok hoş görünüyordu, güzel gamzesinin bana neler yaptığını bilir gibi gülümsedi. Bilir gibi diyorum ki bilmesine imkan yok. Beni aramadığı için duyduğum kocaman öfkeyi, küçücük bir gamzeye feda edebileceğimi bilebilir mi?
Of offff! Aşk ne feci birşey…İnsana 1 saniyede 1000 tane şey düşündürtüyor: "bana doğru geliyor,kitabımı kapatmalı mıyım,gülümsemeli miyim,görmezden mi gelsem, saçlarım nasıl görünüyor acaba, rujum silinmiş midir, öğlen yediğim kebapta soğan var mıydı, masanın altından parfum sıksam farkeder mi, bu karşılaşma iyi mi oldu kötü mü" vs vs…
Ben olası bir randevuya birkaç gün öncesinden hazırlık yapacaktım, fiziksel ve ruhsal olarak yani…Fiziksel olarak;kıyafet seçimi, saç-cilt bakımı, takı ve aksesuar desteği ile güçlendirilmiş üstün fiziksel donanım.
Ruhsal olarak ise, en az iki gün öncesinden başlamak kaydıyla, kendi sesimden kendime dinlettiğim "heyecanlanma","kendine güven","nihayetinde O da bir insan", "gülümse ve kibar ol ama sıkıcı olma", "çok heyecanlanırsan asla konuşma çünkü saçmalıyorsun", "mümkünse yemek yeme, aşk ile lokmalar aynı boğazdan aynı anda geçemiyor" şeklindeki telkin mesajları beni güçlendirirdi(mi acaba)
Fiziksel ve ruhsal anlamda hazır olmadığım bu surpriz buluşma, normal bir randevudan çok daha fazla heyecanlandırdı beni, ellerim terliyor ama umrumda değil. Çünkü O, masamın yanında ve benimle konuşuyor. İzin isteyip (ay ne demek tabiiki oturabilirsin) masama oturdu; Heyyt be! Yalnız gelmiş, fındık fıstıkla buluşmayacak yani…Seviniyorum doğal olarak ama kafam da karışıyor: madem bu gece bir kahve içecek vakti vardı, neden beni arayıp birşeyler yapmayı önermek yerine tek başına çıktı? Kafamda bin tilki, aman birşeyler belli etmeyeyim, çok ciddiye aldığımı anlar, ister istemez öfkeleniyorum ama gözlerine bakınca geçiyor. Gözleri de ışıl ışıl, parlak… Koyu renk gözler hep çekici gelmiştir bana…
Neden aramadığını sormuyorum ama O birşeyler geveliyor, toplantısı son anda iptal olmuş falan….Tam dinlemedim, o kadar tatlı görünüyordu ki affettim gitti…Hiç sorun değil,unutmuştum zaten arayacağını diyorum. Yalandan kim ölmüş?
Devamı yarın…
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Ayın her günü güzel görünün ”
“Soba ve Kombi Zehirlenmelerine Karşı Önleminizi Alın”
“Yılın En İyi’leri Malatya’da!”
“Üçüncü Şahsın Şiiriyim Ben...”
“Düğün Temanızla Bütünleşecek Doğru Gelinliği Oleg Cassini ile Seçin”
“Ekranlara Dönmeye Hazırlanıyor!”
“Mükemmel Erkek Nasıl Evde Kaldı?!”
“İşte 90. ve 91. haftanın armağan kazanan şanslı cosmoturk okurları...”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32