Pixar bizi otomobillendir

Sezonun en iddialı animasyonlarından, Pixar imzalı Arabalar, fiyakalı yarış arabası Lightning McQueen’in hikayesini konu alıyor

ARABALAR
(Cars) ANİMASYON Y: John Lasseter S: Owen Wilson, Paul Newman, Bonnie Hunt, Michael Keaton Yapım: 2006 ABD, 124 dk.

Hollywood’un altın yumurtlayan tavuğu Pixar, hasılat rekorları kıran bir dizi animasyon filmin ardından sinema sektörünün gözdesi haline gelmişti ki, filmlerinin dağıtımını yapan Disney’den ayrılmaya karar verdi. Ancak anlaşma gereği, Disney tarafından dağıtılacak son bir film yapmaları gerekiyordu. Gider ayak son bir kazık mı diyelim, eldekilere eritmeye mi niyetlendiler nedir; Arabalar projesinin filme alınacağını açıkladılar.

Daha önce böceklere, deniz canlılarına, oyuncaklara ve farazi yaratıklara hayat veren Pixar’cılar, bu kez arabaların dünyasına sokuyor bizleri. Önceki filmlerin aksine bu kez insanoğlunun hikayede yeri yok, zira gezegende arabalar insan ırkının yerini almış desek yeri. Kahramanımız fiyakalı bir yarış arabası olan Lightning McQueen. Henüz ilk yarış sezonunda zirveye gözünü dikmiş, efsaneleri tahtından etmeye niyetlenmiş. Şampiyonu belirleyecek son yarış öncesinde, yolunu kaybediyor ve ıssız bir çöl kasabasında buluyor kendini. Kasabanın hakimi aşırı hızdan ona ceza kesince, yarışa hazırlanmakla geçirmesi gereken değerli vaktini, ana caddeyi yeniden asfaltlamakla harcamak durumunda kalıyor. Kasabanın sevgi dolu halkı, tüm zibidiliğine rağmen McQueen’i bağrına basıyor, o da kendini beğenmişliği bir kenara koyuyor, ‘doğru’ yolu bulmak üzere büyük bir değişim yaşıyor...

Arabalar, tez elden söylersek Pixar’ın en zayıf filmlerinden biri. Modern hayatın tümüyle arabalara uyarlanması espirisi ilk yarım saatin ardından etkisini yavaştan kaybedince, öykünün sıradanlığı yüzümüze vuruyor. Görsel açıdan elbette bir sorun yok, esnaf ağzıyla söylersek Pixar bu konuda hala ‘sektörde lider’. Ancak Arabalar’da kimyanın tutturulamadığını düşünüyorum. Filmin başında izlediğimiz kısa animasyon “Tek Kişilik Bando” bile, Arabalar’dan çok daha samimi, bana sorarsanız. 10 üzerinden 5



SUDAKİ KIZ
(Lady in the Water) FANTASTİK Y: M. Night Shyamalan O: Paul Giamatti, Bryce Dallas Howard, Jeffrey Wright, Cindy Cheung, M. Night Shyamalan Yapım: 2006 ABD, 110 dk.

Tarihin en zorlu
havuz problemi

Altıncı His’le ortalığı karıştırdıktan sonra, yıldız yönetmenler arasındaki yerini alan ve her yeni filminde bir şekilde adından söz ettirmeyi başaran M. Night Shyamalan, en yeni ve en ‘kişisel’ filmiyle huzurlarınızda... Yönetmenin alametifarikası olan final sürprizinden nasibini almamış, uyku önce masalı kıvamındaki bu filmi, diğer yandan egosunun artık zaptedilemez hale geldiğini de gözler önüne seriyor... Sudaki Kız’ın esas adamı, birkaç apartmanın birleşiminden müteşekkil bir sitenin her işine koşan, bahçıvan-kapıcı bozması Cleveland Heep. Ortaşı yaşı geçkin, saçını dökmüş göbeği salmış bu bezgin adam, günün birinde sitenin ortak havuzunda ortaya çıkan bir periyle karşılaşınca hayatı değişiyor. Story adındaki bu su perisi, su insanları ve insanoğlu arasında yüzyıllar öncesinde unutulmuş bir ilişkiyi canlandırmak üzere gönderilmiş. Malum sitede yaşayan yazarlardan birine ilham verecek ve insanoğlunun kaderini etkileyecek. Ancak dönüş yolunca bazı arızalar vaki oluyor ve Story’nin peşine düşen bir canavarın ortaya çıkması planları alt üst ediyor. Genç kızı korumak, adamımız Cleveland’a kalıyor elbette... Shyamalan kurallarını bizzat koyduğu bir dünyada geçen bu filminde, seyircisini malum sitenin dışına çıkarmıyor. Bunun bir sıkıntı yaratmadığını söylemek gerek, zira Christopher Boyle’un enfes kadrajları sağolsun filmin görselliği birinci sınıf. Ancak yönetmenin senaryosu zorlama hissi uyandırıyor, özellikle inanç meselesine yaptığı aşırı vurguyla. Yine de Sudaki Kız, öyle izleyip unutalacak bir film değil. Hiçbir şeyle değilse bile Paul Giamatti’nin müthiş oyunuyla övgüyü hak ediyor. 10 üzerinden 4


Talip Ertürk
terturk@gazetevatan.com