Pazar günlerini televizyon karşısında geçirmek en büyük keyiflerimden. Aptal kutusunun insanı en aptallaştırdığı günlerden biri. Hiçbir kanalın doğru dürüst bir program yayınlamama ısrarıyla yayın yaptığı günlerden biri. Tıpkı diğer günler gibi..

Oturmuş aval aval televizyona bakarken kanallardan birinde bir sohbet programına takıldım. (Sanırım son günlerin moda akımlarından biri de sohbet programları.)
Aldatmak üzerine konuşmak için bir araya gelmiş Psikiyatrist Doktor Bengi Semerci ve yine aynı işi yapan Cem Mumcu. Mumcu’nun psikiyatristliğinin yanında kitap, köşe yazarlığı, yayınevi sahipliği-yöneticiliği gibi pek çok işi de vardır. Bilenler bilir...
Ne diyordum sohbetin ortasından yakalamış dinliyordum. Konu aldatmak olunca söyleyecek söz çok olur. Aldatan, aldatılan olmanın verdiği ya da en azından böyle bir olaya tanık olmuşluğumuzun verdiği yakınlıkla konu eylemin kendisi kadar yakalar bizi. Ben de tam emin değilim ama bu yüzden olabilir programı izliyordum.
Programın konusu aldatmak Semerci daha çok kadın-erkek ilişkisi üzerine kurulu bir aldatmaktan dem vurmaya çalışıyor. Ama konuğu ise aldatmanın çok daha geniş açıdan ele alınması gerektiği üzerine sözler sarf ediyor. Medyadan tutun devletin aldatmasına uzanan geniş bir yelpazede görüşlerini aktarmaya çalışıyor.
Buraya kadar her şey hoş giderken Cem Mumcu, birden sözü Ayşe Kulin’e getirdi. Mumcu, Kulin’in bir gazeteye verdiği röportajındaki ‘En yakın arkadaşım kocam tarafından ayartıldı’ cümlesine acayip sinir olmuş. Tam anlamayadım ama Mumcu, Kulin’in bir yazar olduğunu ve böyle bir cümlenin bir yazara yakışmadığını söyledi. Erkeklerin ceketlerinden çekilerek ilişkiye sürüklenemeyeceğini söylüyordu.Belli ki bir kadının üstüne üstlük yazar olan kadının bir başka kadını suçlaması ve bir erkeği edilgen duruma düşürmesi onu rahatsız etmiş.
Mumcu’nun Kulin’i eleştirirken söze ‘ulan’ diye başlaması üzerine pür dikkat konuşmaya kesildim. Mumcu, Kulin’in bir yazar olduğunu ve bu hassasiyetle kadınlar ve aldatmak konusunda daha farklı bir yorum yapmasını beklediğini söylüyordu. Sonra bunu örneklemek için kurduğu cümlelerde ‘servis etmek’ gibi kelimeler kullandı.
Ben bu tuhaf cümleleri pazar sabahının verdiği mahmurluğa bağladım. Öyle ya bir yazar olmanın gerekliliğini bilen Mumcu ancak mahmurlukla bu tuhaf kelimeleri kullanmıştır. Aksi takdirde nasıl bu duruma düşer insan?
Aslına bakarsanız ben de Kulin’in laflarını saçma buldum. Kocan niye başka bir kadın tarafından ayartılsın? O ‘başka kadın’ silah zoruyla mı kocanı ayarttı? Belli ki ortada yanlış olan bir şeyler var. Nedenlerini bilmek ya da sorgulamak elbette bize düşmez. Ama Cem Mumcu’nun bu dikkatsizliği ve rahatlığı hoş görülecek cinsten değil. Bir yandan Susan Sontagvari tespitlerle toplumsal içerikli mesajlar vermeye çalışıyorsunuz bir yanda da böylesine tuhaf cümleler kuruyorsunuz. Hem de bir yazar olarak...

Eh insanın kafası karışıyor tabii. Nasıl karışmasın?


Aslı Atasoy