"Bana kimse seni nasıl seveceğimi öğretemez"
"Adı çiçek isimlerinden menkul bir arkadaşım, bir gün sevgilisini kendisine çiçek alması için zorladı." Mürsel Sezen'in yeni yazısını okumak için tıklayın.
Adı çiçek isimlerinden menkul bir arkadaşım, bir gün sevgilisini kendisine çiçek alması için zorladı.
Bebek’te güzel bir yaz günü akşamı diyalog aynen şöyle geçmiş.
“Sevgilim bak, çiçekleri gördün mü ne kadar güzeller?”
Çocuk öylesine bir; “hıııııııı, evet” çekmiş.
Çiçek kokularının etkisiyle erkeğinin coşacağını ve kendisine kucak dolusu kasımpatılar, güller, laleler alacağını düşünen kız, erkeğinin bu umursamazlığı karşısında kendi deyimiyle “kalakalmış”.
Yine de toyluğuna verip üstelemiş;
“Bu sana bir şey çağrıştırmıyor mu?”
“Yooooooo”
Öküüüüüüüüüüüüüz. Kız herhalde içinden böyle geçirmiştir. En entelektüel edasıyla bana anlatışı ise şöyleydi;
“Düşünsene tipik bir Türk ailesinde yetişmiş. Babası annesine bir gün bile çiçek almamıştır. O bunun ne anlama geldiğini bile bilmez, eğitilmesi lazım. Bir kadını nasıl seveceğini öğrenmeli.”
Kızla sevgilisi arasındaki diyalog bu minvalde uzayıp gitmiş ama, kız ne kadar hırçın davransa da sevgilisini çiçek almaya inka edememiş. Erkek, bir hafta sonra da “kadın ruhundan zerre kadar anlamadığı” gerekçesiyle terkedildi.
Tesadüfi başka bir gün patroniçemiz de çiçek konusunu açtı. O kocasını eğitmişti ve o da arkadaşımla aynı fikirdeydi. “Erkekler ailesinden böyle incelikleri görmemişler. Kocam Sevgililer Günü’nü hep atlardı, her defasında fırçayı yedi, (kıkırdamalarımız, patronu fırça yemiş halde düşünmeler) tabii, şimdi hiç atlamaz, bir kucak gül gönderir.” Gene kıkırdamalar...
“Bakın çocuklar, erkekler bu tür incelikleri bilmezler. Siz öğreteceksiniz. Ben hiç gocunmadım, uğraştım, eşim şimdi hiç unutmaz. Oğlum da şimdi kız arkadaşına çiçek alır.”
Tabii kızlarla “erkeğe zorla çiçek aldırılmalı mı, yoksa mutlaka içinden mi gelmeli” üzerine saatlerce tartıştık.
Bir kadın çiçek alınarak mı sevilir?
Ben hızımı alamayıp konuyu kendi sevgilime açtım.
Sevgilim bana birlikte olduğumuz bir yıl boyunca hiç çiçek almamıştı.
Halbuki çiçek alınca insanın içi bir hoş oluyordu, seviniyordu, arkadaşlarına gösteriyor “Bakın, sevgilim beni çok seviyor, bana çiçek bile alıyor” diyordu. Böbür böbür böbürleniyordu.
Sevgilimse bana sevdiğim, hatta sevmediğim kitapları alıyor, Büyük İskender’e olan merakım yüzünden üstünde Büyük İskender kabartması olan bütün Drahmileri toparlıyor, kışın üşümeyeyim diye eldiven ve polarlarla sevgimizi besliyordu. Ancaaaaaaak her alacağı hediyenin arkasında bir “fonksiyon” arıyordu.
“Çiçekler ne işine yarayacak, önemli olan ihtiyacın olanı almak” dedi.
“Kadınlar için güzellik önemlidir” dedim. “Çiçeklerin de bir fonksiyonu var, onlar çok güzeller. Ne yani fonksiyonel değil diye kedileri de mi sevmeyelim.”
Birazcık kızdı.
“Benden ihtiyacın olan ne varsa iste, sana alırım” dedi. “ama çiçek deme, bana seni nasıl seveceğimi kimse öğretemez.”
Bu cevapla toplumun tüm yargılarını ve dayatmalarını reddetti. Mum ışığında yemek yemenin romantizm olduğunu... pırlanta yüzük alırsa sana ne çok değer verdiğini ya da illa delice seviştiğinde sana tutku duyduğunu...
Bir cevapla her toplumsal baskıyı mezara gömdü.
O böyle seviyor, farklı bir tarzı var.
Umarım herkes "aynı dilde" sever birbirini...
Mürsel Sezen
msezen@boyut.com.tr
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Cildinizin yaşlanmasına dur deyin”
“Okuyan ve düşünen gençlere ödül...”
“Vücut tipinize göre giyinin ”
“Muammer Yanmaz'dan fotoğrafçılık dersleri ”
“"Her Ses Bir Nefes" Projesi ”
“Sağlıklı Bir Ramazan Bayramı İçin 10 Öneri”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32