>

DİĞER HABERLER

Ayna aynılaştırır

"Dört duvarı aynalarla çevrili büyük salona girdiğimde tenimi ve tinimi dokunuşlarıyla meşrulaştıran aynaların yüzünü gördüm." Mürsel Sezen'in yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Aynılaşmaya çalışan onlarca bedenin çırpınışlarında kendi siluetim... Ben de onlara eklemlendim, onlarla bütünleştim. Anlamlandırma yarışına giren sözcüklerden, onların peşinde koşmaktan bunalmıştım. Bu sade, tekdüze dans eden insanların eğilimlerinden çıkıp da onların yüzleri arkasına gizledikleri dünyalara ulaşmak, isteklerini, beklentilerini, bedenlerinin kıvrılışlarını, geçmişlerini ve geleceklerini anlamak çocukluk tutkumdu.

Ayna aynılaştırır.
Bu cümleyle yola çıkıp bir gün bir aynada görmeye kalkıştım kendimi. Çözümsüz sözcüklerin ırmaklarında akmak yüzüme bakmaktan, onu meşrulaştırmaktan kolay geldi.

Gözlerimde suçluluğu görebilirdim, cesaretsizliğimi, kendime ihanetlerimi...
Ben de yüzüme değil, tekrar etme eğilimde olan ayaklarıma baktım. Beynimin otomatik kontrolünde tekdüze ritme ve gruptaki diğer insanlarla aynılaşmaya çalışıyorlardı.

Cortázar’la (Julio) bazen satırlarımız öyle örtüşüyor ki bunca yabancıyken birbirimize bunun olabilirliğine şaşıyorum. Bu benim yanılsamam, onun izdüşümü. Sonra nasıl oluyor da tıpkı yaşamak istediğim kadar yargısız ve yaşadığım akıl dağınıklığına rağmen yazıyorum!

(Cortázar: "Piotr Rawics, Le Sang du ciel'de okurlarına bir kahramanının azından şunları fısıldıyor "Leon L. dehşetten daha ürkütücü olan tek şeyin varlığını kabul ediyordu; sıradan bir gün, günlük hayat ve dehşetin biçimlendiremediği bir çerçeve içinde kendimiz. Leon L.; "Tanrı ölümü yarattı, bu arada hayatı da yaratmış oldu" diye söyleniyordu. Ama onun "sıradan bir günü", "günlük yaşam biçimini" de yarattığını söylemeye kalkışmayın" Sıradanlaştıran tanrı değil biziz.)
Onu sevmemi, yaşama döndürmemi istiyor. (İnternetten Cortazar’ın resimlerini çekiyorum. Yüzü sanki yüzüme kapanan bir kapı, onu içinde saklı tutan bir kilit.)
Kendi içimden doğacak bir şeylere öykünüp gitmek hatta bir öyküye dönüşmek istiyorum.

İnsanların yaşamı formülize edebilmesi düşündürüyor beni.
Sıradan insanlar yaşamlarının güçlüğünden, iş yüklerinden bahsedip duruyorlar.
Ben de zamanda sürüklenip sadece bazen -o da çok ender zamanlarda- sözcüklerin oltasına yem oluyorum.

Beni yakalayıp bir güzel temizleyip, tavada pişiriyorlar.
Temizlenmek, düşünsene bunu, kafanı kesmek, kötü düşüncelerden arınmak, hissizleşmek, sonra bağırsaklarını ve iç organlarını dökerek (yani içinde yenilmeyecek şeyleri çıkararak) yenilmeye hazır olmak.
Birilerine lezzet vermek için!

Siyam ikizlerinden piyango kurgusuna kadar her konuyu öykülerine katık eden hocam Borges bunu öyle bir ustalıkla yapıyor ki her sözcük –gerçeğim- diye haykırıyor.

Ben de bedenimin çeperlerine çarpıp geçen an parçacıklarının peşini bırakmıyor, onları kağıtlara kopyalayarak hayata karşı eksik yönlerimi tamamlıyorum.

Yalnız kaldığımda kendi dinimi kuruyorum. Yatağımın başında duran (kendi ellerimle çizdiğim) sevimli ejderham putum olmaya aday. Müziğin duam, dansım ibadetim... Öğretilerim tek bir kutsal kitaba bağlı değil.
Yaşamım kutsal kitabım.

Beni düşünen, benim için düşünen herkesi yaşamımın bir fırsatı olarak görüyorum.

Mürsel Sezen
msezen@boyut.com.tr




Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>