>

DİĞER HABERLER

Amsterdam 2

"Tüm sevenlerim ve maceralarımı aç kurtlar gibi bekleyenlerimden özür dilerim. Evet efenim!" Deli Fişek'in yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Amsterdam 2

Bir önceki yazımda Amsterdam’da yaptığım en büyük çılgınlığın Red Light District’e gitmek olduğunu, orada aklımla birlikte çantamı kaybettiğimi anlatmıştım.

Tüm sevenlerim ve maceralarımı aç kurtlar gibi bekleyenlerimden özür dilerim. Evet efenim! Amsterdam’da benden beklendiği gibi dağıtmadım. Decent bir adamla yatıp, şaşı kalktım! Bu da Hans’ın ta kendisine ait bir tabiridir. Yanlış anlaşılmasın! Yatmaktan kasıt, 12 gün aynı evde yaşamaktır. Fakat yine de unutulmaz anılarla eve döndüm.

Hans gerçekten de son derece “decent” bir arkadaşımızdır. Ağırdır, efendidir, güvenilir, aklı başındadır. Erkek milletinin yaptığı gibi kategorize etmek gerekirse, tam evlenilecek erkektir. Kızlar da bunun farkında olmalılar ki boncuk gibi ard arda dizilmiş, uzunca bir süredir hiç yalnız bırakmamışlardı Hans’ımı. Kendisi de eve kapatılmaktan ve çok domestik bir hayat yaşadığından şikayetçiydi. Son yengeden de kendi deyimiyle “taze ayrılmıştı”.

Dolayısıyla benim Cannes dönüşü Amsterdam’a uğrama teklifim ona da çok çekici gelmişti. Bu kararı alma sebebim, o çok sevdiğim, yere göğe sığdıramadığım, “too good to be true” şirketimden, şahsıma bağlı olmayan sebeplerle ayrılmak zorunda kalmam olmuştu.
Şaşkın ve sinirliydim. Değişikliğe, buralardan gitmeye ihtiyacım vardı fazlasıyla. Tam anlamıyla oportünist bir Pollyanna olan benim için bu, hayatta hep hayalini kurduğum, çantamı alıp gitme olayını gerçekleştirebilmem için bulunmaz bir fırsattı.

Bizim kankanın, “kızım benim bildiğim işinden ayrılan ve parası olmayan insanlar Avrupa seyahatine çıkmazlar” demesine aldırış etmeden, internetten Cannes-Amsterdam uçuşumu garantileyerek yola koyuldum.

Cannes kısmını anlatmaya gerek yok. Her zaman olduğu gibi sadece iş için gitmiştim. Bir haftaya yakın Cannes’da kaldıktan sonra Amsterdam’a doğru yola çıktım.

Nefis keyifli geçen bir hava yolculuğu ardından Amsterdam Schiphol havaalanına geldim. “Cumaları çok rahatım, erkenden çıkabilirim, seni almaya gelirim” diyen Hans Peter’i yaklaşık 3 saat hiç sıkılmadan bekledim. Şehir içi tren istasyonunu da içinde barındıran Amsterdam havaalanı lunapark kadar eğlenceliydi. Düşünsenize sarı sarı bir sürü yavru önümde resmi geçit yapıyordu. Nasıl sıkılabilirdim?

İnanması çok zor ama ülkede sigara içilmiyor diyebilirim. Kocaman Hollanda biraları eşliğinde bir adet keyif Djarum’u içecek yeri bulmakta hayli zorlandım!
Havaalanında geçen göz banyosu dolu saatlerden sonra Hans nihayet çıkageldi ve hasret giderme seansından sonra, 12 gün geçireceğim huzur ve binlerce değişik müzik dolu eve doğru yola çıktık.
Tabii ki Türk şoförlü takside, gece için planlarımı anlatmaya başladım. Hans’ın bahsettiğim yerlerin çoğundan haberi yoktu.

Çok yorgun olmama rağmen ilk geceden yollara döküldük. Fakat hava o denli soğuktu ki, yemek yediğimiz Uruguay lokantasının muhteşem olması dışında o geceden hiç haz etmedim.

Yazacak birşey yok dedik, yine sayfalarca yazdık durduk 3 tane şeyi... Böyle işte, daha da bitmedi anlatacaklarım. Bir dahaki yazımda buluşmak üzere!
Baaaaaaayyyy

Deli Fişek
delifisek@cosmoturk.com






Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>