Erkek ve kadın arasındaki en belirgin farklardan biri olan göğüsler her iki cinste de başlıca uyarım bölgelerindendir. Özellikle kadın göğüsünün duyarlılığı çok yüksektir. Yalnızca bu alanın uyarılmasıyla kadın orgazma bile varabilir.
Kızlarda göğüsler, adet görmeye başlamadan önce irileşirler. Hatta adet görülünce biraz ufalabilirler. Ergenliğin hemen ilk aşamasında ortaya çıkan bu değişiklik, kadının giderek doğurmaya ve yavrusunu beslemeye hazır duruma gelmesine işaret eder. Fizyolojik olarak beslemekten öte bir işlevi olmayan göğüsler, hemen her kültürde önemli cinsel tutkuların başında gelmektedir. Simgesel olarak dişi ile erkek arasındaki ayırımı gözler önüne koyması ve buna ilişkin, tüm sonuçları çağrıştırması bakımından çağlar boyunca göğüsler, kalçalar gibi dişilik ve doğurganlık simgesi olagelmişlerdir. Eski çağlardaki çok göğüslü bereket tanrıçası heykelleri, Rönesans'daki açık dekolteli kadın resimleri, günümüzdeki kıyafetler hep göğüslere atfedilen cinselliğin vurgulanarak karşımıza çıkmasına örnektir.
Göğüslerin, biyolojik tanımlarına uygun hale gelmeleri, yani iki meme bezi etrafındaki yağ ve doku yığını haline varmaları zaman alan bir süreçtir. Aşağı yukarı 8-10 yaşlarında kız çocuklarında göğüslerin gelişmesinin ilk işareti olarak areola, yani meme uçlarının etrafindaki koyu renkli hale, genişlemeye başlar. Buna, tomurcuklanma denir. Tomurcuklanmanın arkasından giderek bütün göğüs dolgunlaşmaya başlar ve yuvarlaklaşır. Uzun ergenlik devresi boyunca göğüslerde pek bir değişiklik olmaz; ancak adet zamanlarından önce, yumurtalıklardan üretilen progesteron hormonu fazla yoğun olabildiği için, meme bezlerinin hücreleri geçici olarak büyüyebilirler. Adet öncesi göğüslerde ortaya çıkan gerilme duygusu bu yüzdendir. Bir de hamilelikte ve özellikle doğumdan sonra, üretilen süt nedeniyle göğüsler şişer. Doğumla birlikte meme bezleri süt üretmeye başlarlar. Bu süt, özel kanallarla meme uçlarına götürülür. Bazı Afrika kabilelerinde olduğu gibi çok uzun sürelerle emzirmediği takdirde göğüslerin bu eylemden dolayı yıpranmaları olağan değildir. Genellikle emzirme döneminin sonunda çok hafif bir deformasyonla birlikte, göğüsler eski durumlarına dönerler.
Gerek kadında, gerekse erkekte göğüslerden uyarılma durumunda gözle görülen bir tepki ; meme uçlarından gelir. Areolanın ortasındaki bu koni biçimli yükselti, kadında erkekte olduğundan daha büyük ve yaygındır. Soğukta olduğu gibi cinsel coşkulanmada da her iki cinsin meme uçları sertleşir. Kadında bu sertleşme emzirme sırasında da olur ve zaten bebeğin meme ucunu ağzına alabilmesi için gereklidir. Cinsel temas içinde erkeğin kadının meme ucunu ağzına almasıyla emzirme arasında, çeşitli ruhbilimciler bağ kurmuşlardır.
Doğumdan hemen sonra memeler kolostrum adı verilen ve bebeğe bağışıklık sağlayan bir sıvı üretirler. Üç gün kadar sonra da bu sıvının yerini süt alır. Anne istemezse bebeğine süt vermeyebilir. Ancak çeşitli tıp araştırmaları emzirmenin hem çocuk, hem de anne açısından yararlı olduğunu ortaya koymuşlardır. Kaydedilen tüm teknolojik gelişmeye rağmen anne sütünün tümüyle yerine geçebilen bir mama henüz yapılamamıştır. Keza, üretimine neden olduğu oksitosin hormonu sayesinde dölyolunun küçülmesine yol açan emzirme işleminin de bir benzeri yoktur. Bu hormon, dölyolu kaslarının kasılmasını sağlayarak o bölgenin doğumdan önceki halini almasına yardımcı olur.
Bebek süt emerken annenin cinsel olarak coşkulanması olağan bir olgudur. Bundan dolayı rahatsız olmak yersizdir. Aksine, önemli fizyolojik ve psikolojik işlevleri olan bu deneyi sevinçle yaşamak gerekir.
“Dice Kayek, Paris'te Yeni Koleksiyonunu Tanıttı!”
“Kalp Krizinde Kalp Kası Zamanla Yarışıyor”
“Kadınlar Bu 5 Rengi Beslenmenizde Eksik Etmeyin!”
“Tania Maria’dan Latin rüzgarı”
“Mutfak için pratik öneriler ”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32